29 Kasım 2010 Pazartesi

Yükselen Yıldız:Blake Griffin


B.Griffin'in yavaş yavaş lige damgasını vurduğu haftalara giriyoruz. Herkes geçen sene başındaki talihsiz sakatlığından sonra; önümüzde Oden gibi çok acıklı bir hikâyenin sancılarını henüz atlatmaya çalışırken, dönüp dönemeyeceği sorgulanmaya başlamıştı. Sene başındaki lige alışma dönemini atlattıktan hemen sonra 20 ile 15’li skorlar arasında oynamaya başladı. Kasım ayının sonlarına doğru önlenemez yükselişin son basamaklarına geldiğini düşünüyorum. NewYork’a karşı attığı yüksek yüzdeli 44 sayı ile NBA’i takip eden taraflı tarafsız herkezin beğenisini kazandığı gibi, uzunların üstünden vurduğu inanılmaz smaçlar video sitelerinde dolaşır duruma geldi. Gelen bu 44 sayıdan sonra ki 4 maçta da 20 sayı 10 reb barajını geçmeyi başarıyor. Son 5 maç dikkate alındığında 30 sayı, 14 reb ve 5 ast’lik performansları inanılmaz. Garnett’in en iyi olduğu dönemlerinde, Minnesota’da tek başına bir yerlere getirmeye çalışırken yaptığı performanslara çok benziyor. Durum böyle olunca bu oyuncuyu biraz mercek altına alıp incelemek gerektiğini düşündüm, incelenmesi gereken noktaları şöyle sıralamak isterim.
Griffin, beyazlar zıplayamaz geyiğine tamamen ters bir oyuncu, bunu kendisi de kanıtladı. İncelediğimiz oyuncu bu kadar atletik olunca; insan smaçların dışında bir şey daha bekler. Mesela ne olabilir? Blok? Sezon ortalaması 0.53, son 5 maç ortalaması 1 blok olan; inanılmaz derecede atletik bir PF’den bahsediyoruz. Bu tarz oyuncuların, mesela tam olarak bir 4 numara sayılmamasına rağmen, J.Smith gibi bir örnek varken, zamanında E.Brand gibi bir örnek varken Griffin’in bu blok rakamına şaşırmamak elde değil. Clippers’ı tam olarak izlemedim (bütün bir maç, çünkü böyle bir işkenceye daha hazır değilim!) ama özetler ve NBA TV’nin maç tekrarlarında bölüm bölüm izleme şansı bulduğum zaman; Griffin’in savunmaya o kadar da sert olarak takılmadığına şahit oldum.
Havada kalan bir ‘’savunmaya takılmıyor’’ tespitinden sonra bunu biraz daha desteklemek istiyorum. Maç başına 40 dakikaya yakın süre alan bir 4 numaranın, maç başına 2.90 faul yapması imkansız bir rakam. Elbette 4,5, 5 gibi bir rakam beklemiyorum ama bu yeteri kadar saldırgan olmamasına bir neden olarak ortaya atılabilir mi? Kesinlikle maçın tamamını izlemeden bir yorum yapmak yersiz olur ama şu andaki tespitlerde bile yeteri kadar veri var elimizde sanırım.
Buradan nereye gidilir? Tim Duncan; nasıl bir oyuncu olduğunu anlatmama gerek yok, bırakın NBA tarihi açıklasın. Kendisi, sert savunması, gerektiği zaman yüksek top çalma rakamları, asist’leriyle birlikte NBA tarihindeki en iyi 3-4 PF’den biri olduğuna inanıyorum. Duncan’ı eğer bir süperstar olarak nitelersek, savunma yoksunu Amare, gelişmekte olan Griffin, zamanında inanılmaz işler yapan E.Brand tarzı oyuncuların hepsi sadece yıldız seviyesinde oynayabilecek birer rol oyuncusu olarak nitelendirebiliyoruz. Savunma yapmadan, daha doğrusu oyunun her alanını yeteri kadar oynama yetisine sahip olmadan bir takımı iyi yerlere getirecek yeteneklerinin olduğunu söylemek hata olur.
Elbette zamanla gelişir mi? Bence çok ileriye gidemez. Lebron’un ligdeki 7. Sezonu. Saha içinde %50 gibi bir yüzdeyle hucum ettiği söylenebilir ama orta mesafe şutlarının yüzdesi sadece %38. Yeteneğin olması başka, potansiyalin olmasının başka bir iş olduğunu düşündüğümüz zaman, blok ve dolayısıyla savunma yönünü çalışması gerektiği sonucuna varıyoruz rahatlıkla. Duncan geldiği zaman savunma yapabiliyordu, halen yapabiliyor.
Umarım bu genç yeteneğin daha birçok güzel hareketini izler, daha birçok zevkli maçına izleme zevkine erişiriz.

Not:Katkılarından dolayı Fırat Çimenli'ye teşekkürü bir borç biliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder