30 Ekim 2010 Cumartesi

Phil Jackson Yine Tarihe Geçti



Los Angeles Lakers'ın efsane koçu Phil Jackson yine tarihe geçti.Evet yine..Phil Jackson o kadar çok başarı kazanıp tarihe geçtiki bu diğerlerinin yanında daha sönük kalıyor.Lakers'ın bu sabah Suns'ı yendiği maçla birlikte Jackson kariyerinin 1100. galibiyetini alıp bunu başaran 5.koç oldu.Phil Jackson bunu en hızlı yapan koç olarak ta tarihe geçti.

Kariyeri başarılarla dolu olan Phil "Zen Master" Jackson tam 11 şampiyonlukla Nba'in en çok şampiyon olan koçu unvanını da elinde tutuyor.Nba tarihinin en başarılı koçu dersek hiç te yanılmayız çünkü kazandığı başarıların,kırdığı rekorların haddi hesabı yok.Jackson ve Lakers bu sezon three-peat'i yapıp tekrar şampiyon olucak mı ve Phil Jackson önümüzdeki sezon takımın başında olucak mı bilinmez ama bir Lakers'lı olarak bunların olmasını gönülden istiyorum.

Youtube Yasağı Kalktı



Yaklaşık 2.5 yıl sonra artık hepinizin bildiği sosyal video paylaşım sitesi Youtube'a uygulanan yasak kalktı.Gerçi Dns olsun,tunnel olsun veya bunun gibi birkaç programın da yardımıyla çoğumuz girebiliyorduk Youtube'a ama yine de sorunsuz girilecek olması güzel bişey.

Youtube'un kapanmasına sebep olan videoların siteden kaldırıldığı ve bunun üzerine bu sitenin erişimine izin verildiği söylendi.Bugünden itibaren aşamalı olarak siteye girişler olucakmış yani savcılıktan mahkemeye dilekçe gitmiş yasağın kaldırılması konusunda ve karar da verilmiş.Bu hafta içinde artık tamamen engelsiz olarak Youtube'a girilecekmiş.

Ben zaten yasağa karşıydım.Yani yasaklama nedeni tamam çok güzel bir neden yani o videoların kaldırılmak istenmesi Türkiye tarafından ama yasak koyulduktan sonra tam bir yasak koyulmalı.Yani ben mesela başından beri Dns'le girebiliyordum.Yasak koyulcaksa bunların da engellenmesi lazımdı.Neyse sonuç olarak söz konusu rezil videolar kaldırıldı ve yasak ta açıldı.Youtube'a sorunsuz girmek isteyenlere müjde olsun.

Yok Böyle Bir Dans


Acun Ilıcalı yine bir yarışmayla karşımızda."Dancing with the stars"'ın yerli versiyonu Yok Böyle Dans bu akşam başlayacak.Çok merak ediyorum bu yarışmayı çünkü bugüne kadar Acun'un yaptığı her yarışma başarılı oldu ve önemli reytingler aldı.Ayrıca yarışması kadrosu da çok ilginç gerçekten bunu da birazdan değerlendiricem ama başlamadan önce bu yarışmayla ilgili koymak için resim ararken sürekli Burcu Esmersoy'un resimleri çıktı şaşırdım yani.En çok Burcu Esmersoy merak ediliyor demekki.

Yarışmaya geçecek olursak dediğim gibi Dancing with the stars'ın Türkiye versiyonu.Bu yarışmayı bilmeyenler için ufak bir bilgi vermek gerekirse ünlülerin dans eğitmenleriyle yaptıkları danslar diyebilirz.Yarışmacı kadrosu gerçekten çok güzel olmuş.Yukarıda dediğim gibi en çok Burcu Esmersoy merak ediliyor heralde ben de onla başlıyayım.Bucu Esmersoy yarışmanın favorilerinden benim açından.Romantik Komedi filminde de güzel dans sahnesi vardı.Hem fiziği de uygun o yüzden favorilerimden biri o.Kendisi de zaten baya iddalı.Ancak en büyük favorim tabiki Pascal Nouma.Duygusal bakıyorum tabiki bir Beşiktaşlı olarak Pascal Nouma'dan başkasını desteklemem olanaksız.Nouma sempatik ve renkli kişiliğiyle yarışmaya çok şey katıcak.Ayrıca o da fiziğiyle ve hırsıyla başarılı olmasını beklediğim bir yarışmacı.Onun sırası geldiğinde çok eğleniceğimizi düşünüyorum.Ayrıca Azra Akın ve Burcu Güneş'in de fiziklerinin avantajıyla yine başarılı olmasını bekliyorum.Yine Bedük,Ragga Oktay ve Defne Joy Foster gibi hafif çılgın isimlerin olması da eğlence katıcaktır mutlaka.Hareketli müziklerde dans edicektir bu isimler sanırsam.Moda ikoncanı Eda Taşpınar'ın performansını da çok merak ediyorum bana hiç öyle dansa yeteneği varmış gibi gelmemişti bugüne kadar.Zaten kendisi de bu yönde konuşmuş yarışmanın fragmanında.En çok merak ettiğimse Güneri Civaoğlu'nun performansı.Yani ne tür dans edicek neler yapıcak hiç bilmiyorum çok ta merak ediyorum.Yani pek düşünemedim Güneri Civaoğlu'nu dans ederken.Çok ta merak ediyorum nasıl bir performans göstericek.Büyük ihtimal yavaş müziklerle dans edicek.Keza Nilgün Belgün'ün de performansını merak ediyorum.O biraz daha hareketli müziklerde dans edicektir.Yarışmada olan diğer isimlerse Metin Arolat,Derya Büyükuncu,Sibel Arna ve Bora Kozanoğlu...

Sonuç olarak yine renkli bir yarışma bizi bekliyor Acun tarafından getirilen.Acun gtirdiyse mutlaka başarılı olur zaten.Bugüne kadar hep öyle oluştu.Beyse bu akşam izleyip görücez.Bu da yarışmanın fragmanı.


29 Ekim 2010 Cuma

Iverson İmzaladı

Beşiktaş'ın süper yıldız Allen Iverson transferiyle zaten çok şey yazdık.O yüzden bu seferlik sadece Iverson'un Amerika'da olan imza töreninden birkaç resim koyup asıl törenin Iverson'un İstanbul'a geldikten sonra hava şartlarına göre İnönü Stadı ya da Akatlar'da olduğunu söyleyerek geçicem.

Fifa 2011 vs Pes 2011

Basketbol dünyasının önde gelen 2 oyununu karşılaştırdıktan sonra gecikmeli olsa da futbol dünyasının 2 oyununu incelemeden geçmek olmaz.Fifa 2011 ve Pes 2011'den bahsediyorum tabiki.Bu 2 oyunu değerlendirmeden önce 11 rakamı futbol için çok değerli olduğu için her 2 şirketin de bu oyun için çok uğraştıklarını biliyorum.Özellikle Konami Pes 11 için 1.5 sene uğraşmış diye birçok yazı okudum.

Bu 2 oyunu değerlendirmeden önce rekabetin geçmişine bir göz atıcak olursak Fifa ilk ve tek oyundu zamanında ve herkes onu oynuyordu.Ancak 2004'le birlikte Fifa hakkında çok şikayet gelmeye başladı.Bunlardan başlıcası da oyunun kendini tekrar etmeye başladığı ve kolay çözüldüğüydü.Konami Pes serisiyle birlikte bilgisayara giriş yapınca ibre bu yöne kaydı ve Fifa'nın pabucu dama atıldı tabiri caizse.Oyunseverler tarafından daha gerçekçi ve daha eğlenceli olan Pes tercih edildi.Ancak geçtiğimiz yıl Fifa Ps3 formatında büyük bir atılım yaparak açıkçası bu rekabeti dengeledi ve birçok kişi Fifa'yı tercih etti açıkçası.Bu son yıllarda da Pes biraz biraz kendini tekrar etmeye başladı pc ortamında ancak yine de Fifa'dan daha iyi durumdaydı.Şu 11 olayını herkes bekliyordu ve her 2 oyunda piyasaya çıktı her 2sini de oynadım ve değerlendirmeyi yapıyım dedim.

Öncelikle Pes 2011'den başlayacak olursak Konami bu oyunla birlikte müthiş bir gerçeklik sağlamış diyebiliriz.Ayrıca taktik bölümüde çok geliştirilmiş.Oynayanların taktik bölümünde daha çok zaman geçirmesi daha çok uğraşıp daha çok şey yapma esnekliği verilmiş.Ayrıca Pes'in son zamanlardaki en büyük sorunlarından Messi,Ronaldo vb oyuncuların durdurulamama sorunu da yeni oyunla aşılmış ve daha gerçekçi bir hale gelmiş.Oyuncular gerçeğe daha yakın olmuş özellikle deparlar,çalımlar,paslar olsun.Paslar demişken paslara da yeni özellik kazandırılmış özellikle ara paslara.Pasın şiddetini ayarlama imkanı sunulmuş.Ayrıca yönü de otomatikti eskiden şimdiyse oynayanlar yönü kendileri veriyorlar.Bu da alışma evresinde biraz sorunlar yaratmıyor değil ama alışıldıktan sonra gerçekten çok güzel oluyor ve oynayanlara daha yaratıcı bir özellik sağlanmış.Ancak bunun yanında atılan her ara pas neredeyse isabetli oluyor.Bu da ufak bir sorun olarak göze çarpıyor diyebiliriz.Son vuruşlarda daha gerçekçi olmuş.Ortalar ise geçtiğimiz oyunlara göre daha isabetsiz olmuş diyebiliriz.Çünkü genelde isabetsiz ortalar açılıyor oyuncular tarafından.Ayrıca stat yapma gibi oynayanların yaratıcılığını arttıran eklemeler de var Pes'te.Libertadores Kupası; eklenmesi de hoş bir süpriz olmuş.Pes'in en büyük sorunu ise lisans sorunu elbette.Premier Lig'in lisansı yine alınamamış.Ayrıca İspanya'da da eksikler var.Transferlere bakıcak olursak çok çok düşük puan alıyor burda Pes çünkü bir çok transfer yok ve kadrolar neredeyse temmuz başındaki kadrolar.Bu yüzden de tabiki oyunun zevki de kaçmıyor değil.Ayrıca bir başka soruna değinecek olursak oyunculardan bazıları özellikle çok oynanan kulüpler dışındaki takımların oyuncuları gerçekle çok alakasız.Mesela Beşiktaş'ın orta saha oyuncusu Ernst'in ısrarla saçı olduğunu idda ediyor Pes.Bunun gibi birçok hata bulmak mümkün.Burdan da notunu kırıyoruz Pes'in.Şu an için en büyük sorunları bunlar olan Pes 2011 genel resime bakarak konuşacak olursak gayet güzel ve gerçekçi bir oyuna benziyor.Meydana çıkan en iyi Pes olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi Fifa'yı değerlendirecek olursak Fifa'nın reklamları da çok iddalıydı.Oyun son dönemde dediğim gibi ps3 alanında müthiş bir gelişim kaydetti ve birçok kişiye göre Pes'i geride bıraktı.Bu oyunla da biz sadece 11'iz sloganıyla iddalı hazırlandı diyebilirz.Fifa'nın piyasaya çıkmasını da merakla bekledim açıkçası çünkü son oyunda bende Pes'i geçtiğini düşündüm.Oyunun bilgisayar versiyonu için söyleyebileceğim şey diğer Fifa'lardan öyle çok büyük bir farkı yok.Yine hiç çalım atılamayan pasa dayalı ve belli tarzlar dışında gol atılamayan bir oyun olmuş.Playstation versiyonunu henüz oynayamadım o yüzden o konuda detaylı bir yorum yapamayacağım ama dediğim gibi bilgisayar versiyonu beni hayal kırıklığına uğrattı diyebilirm.Buna rağmen Fifa'nın en büyük kozu olan lisanslar burda da çok büyük avantaj Pes'e göre.Bazı liglerin 2.liglerine kadar tüm lisanslar alınmış.Ayrıca Türkiye Ligi'nin de olması çok güzel olmuş bizler için.Oyuncu yüzleri de Pes'e göre daha çok benzemiş yine kadrolar da Pes'ten çok daha güncel.Oyunun dediğim gibi pasa dayalı olması da benim gibi çalımı sevenler için kötü bir eksiklik olmuş.Bu yüzden oyun bir süre sonra sıktı beni.Gol atmak ta belli durumlar hariç çok zor.Yani belli tip goller atılabiliyor.Oyunun taktik bölümü de Pes'e göre daha yetersiz.Ayrıca daha önce belirttiğim gibi bu tarz hatalar da malesef bulunuyor Fifa'da.


Sonuç olarak 2 oyun arasında bir tercih yapılcak olsa lisans sorununa rağmen Pes'i tercih ederdim ben.Hem oynanış olarak hem de gerçekçilik açısından Fifa'dan daha güzel olmuş.Bu yüzden kazanan Pes2011 benim açımdan.Özellikle bilgisayar versiyonunda.

Ronaldo'nun Yeni Kramponu




Real Madrid'in süper yıldızı dünyanın en pahalı futbolcusu Cristiano Ronaldo 7 Kasım'daki Atletico Madrid maçından itibaren yıkarıda resmi olan Nike'ın kendisi için özel üretilen kramponu giyicekmiş.

Biraz ilginç bir krampon olmuş.Safari'ymiş zaten adı ve adına uygun renkleri var açıkçası.Değişik olmuş ama benim hoşuma gitti.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun!!




Bugün cumhuriyetimizin kuruluşunun 87.yıl dönümü.Başta Atatürk olmak üzere bu vatanın kazanılmasında,bu cumhuriyetin kurulmasında binlerce insan canını ortaya koydu.Bu cumhuriyet kolay kazanılmadı.Bu yüzden Atatürk'ün bizlere emanet ettiği bu cumhuriyeti,bu vatanı sonsuza dek yaşatmak bizlerin en önemli görevlerindendir.Cumhuriyetimize içte ve dışta tehditlere karşı birlik olarak karşı koyup daima Ata'mızın izinde olmalıyız.Atatürk'ümüzün kurduğu cumhuriyetimizin 87.yıl dönümü kutlu olsun.

Ayrıca şu aşağıda koyduğum şarkıda beni çok etkiledi ondan sizlerle de paylaşmak istedim.

28 Ekim 2010 Perşembe

"İyiki Öldün Paul"

Geçen yazdığım yazıda kahin ahtapot Paul'un öldüğünü söylemiştim.Ben kendi adıma üzülmüştüm biraz da olsa ama Arjantin Milli Takımı'nnın eski teknik direktörü efsane futbolcu Diego Armando Maradona bu işe çok sevinmiş.Maradona tweeter'da yazdığı yazıda Almanya'ya elenmelerinin de Paul'un suçu olduğunu söylemiş.

E pes valla.Yani senin takımın oynamasın sonra bütün suçu o hayvancağıza at.Ah be Maradona be yapma be bunu.Mağlubiyet baya koymuş heralde.Aslında mağlubiyetten çok mağlubiyetin onu suçu olduğunun söylenmesi koymuş heralde Maradona'ya.

Nba Stüdyo da Başlıyor

Yılların klasiği haline gelmiş Türkiye'de detaylı olarak Nba'in konuşulduğu tek program olan Nba Stüdyo da Nba'in başlamasıyla birlikte start alıyor.Murat Kosova'nın ufak Digitürk macerası sırasında artık olmayacak diye üzülmüştüm ama Kosova'nın geri dönüşüyle Kaan Kural'la birlikte Cuma gecesi 00:30'da başlıycakmış program.Ancak geçen seneden bir fark var o da yılların tecrübeli ismi Murat Murathanoğlu da Nba Stüdyo'da yer alıcak.Artık bol bol Illinouis günlerini anlatır Murathanoğlu.Şaka bir yana o da renk katıcaktır programa.

Anketlere göre bakıldığında uzun uzun Türk oyuncular ve onların performansı konuşulucak.Ayrıca Ai transferi ve konferansları kimler 1. bitirir sorusu tartışılcak.Anketlere bakarak programın büyük bir kısmını Türk oyuncuların alıcağını söylemek hiç te yanlış olmaz.

Yazıyı bitirmeden önce asıl dikkat çekmek istediğim şey ülkemizde Nba ve basketbolla ilgili çok az program yapılıyor ve dergi,gazete vb tarzı şeyler çıkıyor.O yüzden var olanlara sahip çıkalım.Dergi olarak ta sadece Nba Türkiye var.Onu da kaybetmiyelim.Bugüne bugün 5 tane oyuncumuz var Nba'de.Ama dergi ve program sayımız daha az.

Formalar Hazır

Beşiktaş Allen Iverson'la kesin olarak anlaşmaya vardıktan sonra 3 numaralı Allen Iverson formaları da hazırlanmaya başladı.Ancak tek bir sorun var kurallar gereği Türkiye'de 3numara giyilemiyor.Ama yine de şu formaları görmek bile inanılmaz.Sonuçta bahsedilen isim Iverson...Yanlız kurallar değişçek mi ve Iverson 3numara giycek mi ya da giymiycekse kaç numara giyicek o da bir merak konusu...

"Adamlar Kendini Aşmış Usta"

Arka Sokaklar'da Mesut(Şevket Çoruh) ve Hüsnü(Özgür Ozan) arasındaki diyaloglar çok eğlenceli geçiyor.İkilinin alaycı tavrı,böyle tabiri caizse bıyık altından gülerek dalga geçmeleri filan gerçekten çok eğlenceli.Bu sefer Murat(Uğur Pektaş) ta katılmış onlara ve şu son yaptıkları çok harika olmuş.Kıvanç Tatlıtuğ'un reklamıyla dalga geçmişler ve çok ta güzel geçmişler dalgalarını açıkçası ben çok güldüm izlerken.


26 Ekim 2010 Salı

Ahtapot Paul Öldü

2010 Dünya Kupası'na futbol hariç vuvuzelayla birlikte damga vuran ve yaptığı doğru tahminlerle bahisseverlerin yüzünü güldüren Kahin Ahtapot dün gece ölmüş.

Oberhausen Deniz Yaşamı Merkezi'nden gelen açıklamayla Paul doğal bir şekilde ölmüş.Zaten ömürleri bu civar bişeydi ahtapotların ama yine de üzüldüm yani duyunca.Dünya Kupası'ndan sonra zaten ölebilceğine dair haberler çıkmıştı ama bu kadar erken olmasını beklemiyordum.Paul bildiğimiz gibi Dünya Kupası'nda tahmin ettiği maçı doğru bilmişti.Almanlar Paul'un dediğinin aksine bir üst tura çıksaydı kalamar yapıcaklarını idda ettiler onun yanında gayet huzurlu bir şekilde ölmüş kahin ahtapot.Neyse sporseverlerin ve bahisçilerin başı saolsun.

Basketbol İddaa

Boston Celtic - Miami Heat (IY hnd: 0,5 MS hnd: 1,5)

Sezonun en çok merakla beklenen maçlarda birtanesi.Lebron yeni takımıyla sahaya çıkıyor.Geçen sene playoff ta ezildiği Boston ile karşılaşıcak.İntikam almak isteyebilir.Tercihim 2/2

Portland Blazers-Phoenix Suns(IY hnd: 3,5 MS hnd: 7,5)

Geçen sene iyi bi istikrar yakalayan Phoenix,sakatlıklarla boğuşan Portland ile karşılaşıyor.Tercihim 2/2

Los Angeles Lakers-Houston Rokets(IY hnd: 4,5 MS hnd: 8,5)

Son şampiyon sahaya iniyor.Blake transferi takıma guard pozisyonunda güç katacaktır.Kobe'nin diz ameliyatınında iyi geçmesi avantajlardan birtanesi.Yeniceğinden şüphem yok ama handikap konusunda emin değilim.Tercihim 1/1

Not:İş dolayısıyla yazın takım durumlarından pek haberdar olamadım.

Allen Iverson'da İşlem Tamam





İverson Beşiktaş Cola Turka'da.Yazarken bile insan heyecanlanıyor.Gelicek mi gelmicek mi söylentileri sonunda netlik kazandı ve İverson'unu menejeri teklifi kabul ettiklerini açıkladı.İverson hakkında kısaca bilgi vermek isterim.Zaten bütün basket severlerin yakından tanıdığı isimi fazla anlatmaya gerek yok.7 Haziran 1975 yılında gözlerini dünyaya açmıştır.Lise yıllarında hem Amerikan futbolu hemde basketbolu bi arada götüren Allen İverson her iki dalda da eyalet şampiyonluğuna ulaştı.Liseden sonra Georgetown Üniversitesi'inde basketboluna devam eden Allen İverson 1996 yılında NBA'ye adım atmıştır.İlk seneden gösterdiği performansla yılın çaylağı ödülünü kapan Allen kariyerini hızlı basamaklarla ilerletmeye devam etti.2001'de aldığı MVP ödülü kariyerinin zirve noktası olmuştur.Ayrıca geçirdiği sezonlar boyunca NBA'de 4 kez sayı krallığına ulaşma başarısında bulunmuştur.2000 yılından 2010 yılına kadar aralıksız 11 kez All-Star olma başarısını gösteren yetenekli basketbolcu 2009-2010 yılında eski takımı Sixers'da boy gösterdikten sonra NBA kariyerine nokta koymuştur.Bundan sonra Beşiktaş'ı ilgilendiren kısma geçiyoruz.2010-2011 yılında TBL liginde boy göstericek olan Allen İverson neler yapıcağı merak konusu.

Beşiktaş'a gelmesine inanılmaz derecede sevinmemin yanında şaşkınlığımı gizleyemiyorum.Her ne kadar yaşlandı bitti denilsede sonuçta adamın gitmeyen bi adı var.'Allen İverson' Afedersiniz boru değil yani.İvy'yi bi Türk takımının forması ile görmek için sabırsızlanan ''basketbol izleyicisi'' yoktur heralde.Para için gelmediği aşikar.Banka hesabındaki paranın kaç sıfırlı olduğundan veya gayrimenkullerinin kaç milyon ettiklerinden haberim yok ama verilen para Çin'den alabileceği paranın yarısı karşılığında olduğundan haberim var.Para gibi bi derdi olsa gelmezdi ki Beşiktaş Basket Takımı maaş ödeme konusunda yaptığı sıkıntılarla biliniyor ABD basınında.Hafızamı zorlayarak Yahoo'da bi makalede bundan bahsettiklerini hatırladım.Üst düzey bi Avrupa takımı da değil.Beşiktaş'ın isminide bundan önce pek duyduğunu sanmıyorum.İstanbul'a mı hayranda geldi bu adam bilemiyorum.Yoksa cidden fiziki ve basket açısından çok kötü durumda mı? Bu bilinmezlikler içersinide 1 hafta içinde İstanbul'a ayak basıcağı haberlerini aldıktan sonra,geri saymaya başladım (bir Beşiktaş taraftarı olarak).Hava alanında nasıl bi karşılama olur bilemiyorum ama bence Q7 ve Guti ye yapılan karşılama yapılmalı.Adam NBA'dan kopmuş farklı bir tat bulmak istemeliki Türkiye'de.Forması muhakkak alınması gerekiyor.Al formayı çeyizine koy.Kızının hastalığı durumunu tam bilemicem umarım bu oyunu için sorun olmaz.NBA MVP'si TBL'de boy göstericek.Bu Türkiye açısından önemli bi reklam anlaşmasına benziyor.Dünya Şampiyonası'ndan sonra dünya tekrar Türkiye'nin adını 'basketbol'da duydu.

Peki bundan sonra ne olucak.Karşı takım taraftarlarıda Akatlar'a gelmek istediklerini yazdılar.Peki bu sorun çıkarıcak mı? Beşiktaş taraftarlarından yer kalıcak mı?Bilet fiyatları 2 ye katlıcak mı?(Böyle zammın olması muhtemel ihtimal).Takıma hava katıcağı muhtemel fakat oyun olarak ne kadar yukarı çıkarıcak İvy.Fiziki olarak ne durumda.Penetre değilde şuta dayalı mı olucak?Amaaan şimdi bunları düşünmek yerine çıkıcak formanını güzelliğini düşünüyorum.Q7 den sonra Aİ3 fırtınası başlıyor...Welcome to the show.

Şov Başlıyor



Uykusuz geceler başlıyor.Evet bu gece aylardır beklediğimiz NBA sezonu başlıyor.Boston-Miami,Phoenix-Portland ve Lakers-Houston maçları var bu gece.Tv olarak Phoenix-Portland maçını vericek.Uluslararası yayın haklarından dolayı bu maçı vericek Tv.Birçok kişi bu duruma isyan ediyor onun da nedenini belirtiyim dedim bu yazımda.

Lakers-Rockets maçından önce Lakers'ın yüzük seramonisi olucak.Maça kalkıcam inşallah verirler bu törenide.Ayrıca gecenin daha erken başlıyacak olan maçında da Doğu Konferansı'nın en iddalı 2 takımı Boston ve Miami karşı karşıya gelicek.Bizim açımızdan bakacak olursak Boston'da Semih Erden omuzundaki sakatlık nedeniyle bu maçta oynamayabilirmiş.Ama sakat olmasa da bu maçta pek süre alabileceğini beklemiyorum.Phoenix maçında ise Hidayet'in yeni takımındaki ilk resmi performansını merak ediyor olacağız tabiki.Ayrıca Portland'ın kronik sakatı Greg Oden da bembeyaz bir sayfa açmaya çalışacaktır.

Sonuç olarak uykusuz gecelerle dolu upuzun bir maraton başlıyor.Bu sene bir çok maça kalkıcam.Heycanla dolu bir sezon bizleri bekliyor.İnşallah kazanan Lakers olur diyip taraftar ruhu doruklara ulaşmış bir şekilde yazımı bitiriyorum.


25 Ekim 2010 Pazartesi

Şarkı Bulmak

Geçen gün yemek yerken bir şarkı duydum çok ta hoşuma gitti indirip dinlemek istedim ama bir sorun vardıki o da ne adını ne de söyleyeni biliyordum.Ama şarkı çok hoşuma gitmişti ve fena halde dilime dolandı.

Yalan yanlış dinlediğim kadarına uydurarak söylüyordum şarkıyı.Sözlerin duyduğum kısmını uydurarak değişik bir stilde söyledim birkaç gün.Sonra çevremdekilere danıştım.Söyledim şarkıyı ama bilen çıkmadı.Daha doğrusu bilen varsa da benim söyleyişimden çıkartması imkansız olmuştur orası ayrı.Her neyse yine böyle devam etti.

İzmit'e gittiğimde kardeşime söyledim o da tamam biliyorum diyince bi sevindim mutlu oldum.Rahatladım ne yalan söyliyim ama sonra kardeşim bambaşka bir şarkı dinletti bana ve bir kez daha hayal kırıklığına uğradım.Derken şarkıyı söyleyeni buldum ordan da şarkının adını buldum bir çok şarkısını dinleyerek.Aradığım şarkı Gogol Bordello'nun "Still Wearing Purple" şarkısıymış.

Bu daha önce bir çok kez başıma geldi.Böyle bir kısmını dinlediğim şarkı hoşuma gidiyor ama adını bilmeyince çok sorun oluyor.Keşke böyle bir program olsa da rahatça bulsak yalan yanlış söylemesek şarkıları...

He bu da günlerdir aradığım şarkı.

24 Ekim 2010 Pazar

2010 F1 Güney Kore Grand Prix



F1 sezonun sonlarına doğru yaklaşırken ilk defa bu hafta sonu koşulan Kore GP si ile yazıma başlıcam.Öncelik olarak pisti tanıtmak isterim.Pistin bir turu 5.621 km.Kore'de yarışlar 55 turdan yapılıyor.Toplam geçilen km sayısı 309,155 km'yi buluyor.Pist yaklaşık olarak toplam 18 virajdan oluşuyor.Start-Finish düzlüğünden hemen sonra gelen uzun düzlükten sonra arka arkaya virajlı yollara giriyoruz.Geçiş bakımından zor kısım buralar.Fren zamanlamasını çok iyi ayarlamak gerekiyor.Pistin zaman rekorunu bugün Alonso kırdı. 1.50.257.

Teorik bilgileri geçtikten sonra bu sabah koşulan GP hakkında bişiler yazmak istiyorum.Asya yarışlarını hep sevmişimdir.Hem saatlerinin erken olmasından dolayı hem de yağmur yağdığı için olaylı geçmesinden dolayı.Yağmur gene F1 pilotlarının yakasına yapışmış durumdaydı bu hafta sonu.Yurtta kaldığımdan dolayı kahvaltı saati için erken kalkmak zorunda kalıyorum.Böyle olunca da erken saatteki yarışları kaçırmamış oluyorum.Fakat PES 2011 e başladığım andan itibaren geceleri pek uyumadığım bugün yarışa kalkamadım neyse ki yağmur nedeniyle yarışın ilk 4 turundan sonra ara verilmiş ve güvenlik aracı ile devam edilmiş.Kaçırdığım önemli bişi yok yani.Neyse yarışa geçelim; Puan hesaplarının çok ince detaylar ile yapıldığı şu sıralarda yağmurlu bir yarış izlemek gerçekten büyük heyecan uyandırdı bana bu sabah.Kendime gelmeme sağladı açıkcası.İllaki canı yanan pilotlar olucaktı yağmurlu bi gündeki başı yanan Redbull pilotları oldu.Webber'in virajı tam alamayıp ıslak çimlerin üzerine geldiği anda aracın dengesini kaybedip duvara vurdu ve yanında Rosberg'ide aldı.Rosberg'te yarışa iyi başlayan pilotlardan birtanesiydi.Çabuk bulduğu momentum ile Hamilton'u geçmeyi başarmıştı fakat Webber yanında Rosberg'i yarış dışına itti.Puan sıralamasında lider olanın yerinden etmek için sürdü Vettel fakat motoru buna izin vermedi.Redbull pilotları trajik bi şekilde yarış dışı kalırken Alonso ve Hamilton yarışı kusursuzca sürdürürken yerlerini iyi korudular ve podyuma çıkma fırsatını buldular.Şampiyonluk için Alonso avantaj elde etti.Son zamanların tartışılan ismi Massa'da önünde 3 piltonun kaza yapması sonucu kendini bianda podyumda buldu.Klasmana göz attıktan sonra M.Schumacher'in 4. basamakta olması sevindirici bi haber.Şahsen podyuma çıksa çok sevinecektim.Sezon bitmeden bi podyum yapmasını çok isterim.Schumacher'in ardından Renault'tan Kubica,Force India-Mercedes'den Luizzi,Williams-Cosworth'tan Barichello,Sauber-Ferrari'den Kobayashi ve Heidfled ve Williams-Cosworth'den Hulkenberg puan alanlar listesinde bulundu.Yarışta 9 pilotun yarış dışında kalması sürpriz isimlerin puan almasına gebe olmuş.Yarışı olumsuz yanı pek geçişlerin yaşanmaması ve güvenlik aracının sık sık içeri girmesi.Taraftar bakımından pek yayına getirmeseler de büyük boşluklar gördüm tribünlerde.Türkiye'yi takvim dışına atmak isteyen Bernie Ecclestone'a selam olsun.



Pilotlar bazından baktığımızda Alonso'ya ayrı bir parantez açmadan yazıyı bitiremezdim.Bu aralar çok formda.Son 4 yarışın 3 ünde zafer elde eden Alonso şampiyonluk için konuşmak erken dese de önemli bir avantaja sahip.Bu form grafiği ile devam ederse tabiki.Yeni puan sisteminde yarış dışı kalmak çok büyük yaralara neden oluyor.Bi örneğinide bugün yaşadık.Geriye kalan 2 yarışta neler olunmaz bilinmez.Brezilya yakın tarihte 2 pilotun üzmüştü(2008-Hamilton,2009-Massa).Bakalım bu sezon nasıl bir sürprizler yapacak.Bekliyip görücez..

Hagi'nin Gelişi ve Derbiye Bakış

Galatasaray sezona kötü başladı.Önce Avrupa Ligi'nde gruplara kalınamadı sonra da ligde puan kayıpları çoğaldı.Oynaılan futbolda pek umut vermeyince camiadaki çatlak sesler daha da arttı.En son olarak tribünlerde istifa çağrısı yapınca yönetim derbi teknik direktör Frank Rijkaard'la yollarını ayırdı ve yerine efsane futbolcusu Gheorge Hagi'yi getirdi.Bu yazımda hem bunu hemde artık başlamasına saatler kalan Fenerbahçe-Galatasaray derbisini inceleyeceğim.

Öncelikle Rijkaard ilk geldiğinde Galatasaray göze hoş gelen ofansif bir futbol oynuyordu ancak sakatlıklarında etkisiyle puan kayıpları gelince Rijkaard'ın sistemi çok eleştirildi.Bizim en büyük sorunlarımızdan biri bu aslında.Yani Rijkard'ın oynatmaya çalıştığı futbol modern futboldu.Tabiki bir sistemin hemen oturması ve tıkır tıkır işlemesi düşünülemez ama biz bunun olmasını bekledik ve tabiki de olmadı.Rijkaard ta eleştirilere dayanamayarak sistemini değiştirmeye karar verdi.Ama kendi sisteminde olduğu için aklı ortaya melez bir sistem çıktı ve bu da bir türlü istikrarlı başarıyı getiremedi tabiki.2.sene başlarken Rijkaard'ın takıma daha uyum sağlayacağı ve istediği oyuncuların alınması sonucu sistemini oturtup başarıyı getirmesini çoğu kişi bekliyordu.Ancak burda ben yönetimi suçlu buluyorum.Orta sahanın bel kemiği gibi duran Mehmet Topal ve geçtiğimiz senenin en iyi oyuncularından Keita'nın satılması sonrası yerlerine istenilen oyuncular alınmadı.Rijkaard'ın istediği oyuncular değil yönetimin istediği oyuncular geldi.Rijkaard defans isterken Misimovic alındı mesela ve bunun sonucunda önce Avrupa Ligi'nden elendi Galatasaray.Bundan sonra çatlak sesler yükseldi.Üstüne üstlük ligde de başarı gelmeyince yönetim Rijkaard'la yolları ayırdı.Bence bu sene başından itibaren yapılanlar yanlıştı.Eğer Rijkaard'ı kontrol altına almak yerine ona serbestlik verip bütçe dahilinde istediği oyuncular alınsaydı bunlar olmazdı.Ancak Rijkaard'ın da zengin takımların hocası olduğu konuşuluyor.Sakatlardan sonra hep başarısız sonuçlar alındı.Bu yüzden bu konudaki eleştirileri kabul edebiliriz.Sisteminden de çabuk vazgeçmesi onun için eksi puan oldu.

Ancak yönetim açısından bakarsak bu ayrılığın tam da derbi öncesi gelmesi bence çok yanlış oldu.Rijkaard'tan sonra Fatih Terim'in başa geliceği konuşuldu bu konuda ciddi görüşmelerde yapıldı ancak Fatih Terim ailevi sebeplerden dolayı görevi kabul etmedi.Böylece takımın başına Galatasaray'ın efsane futbolcusu Ghergo Hagi gelmiş oldu.Bu konuda bir çok söylenti var aslında.Bana en mantıklı geleni şu oldu bu söylentilerin.Yönetim Fatih Terim'i getirmek istemiyordu çünkü Fatih Hoca gelince kontrol tamamen onda olucaktı ve Adnan Polat'ın en önemli adamlarından Adnan Sezgin'in görev alanı daralcaktı.Bunu hiç istemedi Adnan Polat ve böylece Fatih Terim'i çok isteyen taraftarı da kırmamak için görüşmeler yapıldı ancak onun kabul edemeyeceği şartlar sunuldu böylece Fatih Hoca da görevi kabul etmedi.Fatih Terim gelseydi en azından yerli oyunculardan yüksek verim alınabilirdi.Galatasaraylı yerli oyuncular tabiri caizse gazla çalışan oyuncular.Yani gazı aldılar mı yani istedikleri ortamda çok yüksek verim veren oyuncular.Bu yüzden de Fatih Hoca'dan daha iyisini bulamazlardı.Ancak dediğim sebeplerden dolayı istemediler İmparatoru ve efsane oyuncu Gherge Hagi teknik direktör olarak getirildi ve bir başka efsane oyuncu Tugay Kerimoğlu da sportif direktör olarak görev aldı.

Hagi'nin gelmesi neleri değiştirir peki?Öncelikle tabiki bir hava getirir ama bunun tam da Saraçoğlu'ndaki Fenerbahçe maçı öncesi olması hem bir avantaj hemde bir dezavantaj.Neden avantaj dersek Galatasaray yeni bir heyecanla uzun süredir deplasmanda yenemediği rakibi karşısına çıkıcak ve belki de bu havayla yenebilir.Ayrıca Hagi bu tip maçları çok oynamış hem de iyi oynamış bir oyuncu bu yüzden takımını nasıl hazırlaması gerektiğini iyi bilebilir.Neden dezavantaj dersek daha geleli bir hafta olmadan bu maça takımının başında çıkıcak Hagi ve daha sistemini oturtmak bir yana adam gibi anlatamadan bu derbiye çıkcıak.Bu da bir dezavantaj olur.Ancak Hagi'nin gelmesi Fatih Terim kadar olmasa da yine yerli oyuncularda bir performans arttırması oluşturabilir.Ayrıca oynatacağı sisteme göre de Rijkaard'ın sisteminde çok verimsiz olan Elano,Misimovic gibi oyunculardan yüksek verim alabilir Hagi.

Büyük derbiye gelicek olursak hemen yazımın başında söyliyim favorim Fenerbahçe.Ama bu maçın Saraçoğlu'nda olması kadar Fenerbahçe'nin şu an için Galatasaray'a göre daha iyi bir performans çıkarması ve Galatasaray'daki eksik oyuncuların çok fazla olmasıyla da ilgili.Galatasaray'da Baros,Kewell,Arda,Aydın,Gökhan Zan sakatlıklarından dolayı kaleci Ufuk ta kart cezasından dolayı bu maçta yok.Yani Galatasaray hücum hattında özellikle de forvet bölgesinde büyük sıkıntı yaşıyacak.Hem takımın en önemli forveti Baros yok hem de o olmadığı zaman forvet oynayan Kewell yok.Ayrıca son haftalara bakarsak Baros'un eksikliği sandığımızdan da daha çok etkileyebilir Galatasaray'ı çünkü son haftalarda Baros dışında ciddi bir mücadele koyan,kazanmayı isteyen bir oyuncu yoktu.Bu yüzden Baros'un olmaması ciddi bir sıkıntı Galatasaray adına.Ayrıca yukarıda da belirttiğim gibi Hagi'yle çıkılacak ilk maç olması sistem konusunda bir sıkıntı yaratabilir.Ama yine de herhangi bir teknik adama göre Hagi'nin gelmesi bir avantaj tabikide.Misimovic'in bu maçta kilit oyuncu olacağını düşünüyorum ben Galatasaray adına.Çünkü hücum anlamında Galatasaray'ın eksikleri çok fazla ve eldeki en iyi hücum oyuncularından birisi Misimovic.Geldiğinden beri vasatı aşamadı ama bu onun çıkış maçı olabilir.Eğer ondan bekleneni sahaya koyarsa Galatasaray'a çok büyük oyuncu sağlar Boşnak oyuncu çünkü yetenekleri yüksek bir oyuncu.Ayrıca Pino'nun da hızıyla yavaş Fenerbahçe savunmasına karşı ciddi bir tehdit oluşturabileceğini düşünüyorum.Deparlarla,çapraz koşularıyla Lugano-Yobo ikilisine zor anlar yaşatabilir.Bu yüzden Pino'nun performansı da Galatasaray adına önemli sorulardan birisi.Ancak ilerde Mehmet Batdal'ın oynaması bence çok yanlış olabilir.Sonuçta Batdal genç bir oyuncu ve sakatlıktan çıkalı çok olmadı.Ayrıca Lugano-Yobo ikilisi fizik olarak onu ezecek kapasitede ve bence onun oynamasıyla Galatasaray bir kişi eksik oynayabilir.Çünkü en önemli silahı hava hakimiyetini bu maçta kuramaz Mehmet Batdal.Galatasaray'ın orta sahayı kalabalık tutması demek te Alex'in ortada kaybolma ihtimalini arttırır.Ama yine de Alex'i bir an bile boş bırakmak büyük problemler olabilir.Ama yine de orta sahayı kalabalık tutarak buranın kontrolünü elinde tutmaya çalışıcaktır Galatasaray ki zaten her kanalda olası on birlerde Cana-Barış-Ayhan üçlüsünün oynayacağı yazıyor.

Derbiye avantajlı Fenerbahçe açısından bakacak olursak bir kere herşeyden önce maç Kadıköy'de.Bilindiği gibi 10 senedir kendi evinde yenilmiyor Fenerbahçe.Bu tabiki çok büyük bir avantaj.Ayrıca takımın kendine güveni çok yüksek şu aralar.Ayrıca Fenerbahçe iyi de top oynuyor son haftalarda.Niang-Dia çok formda ve takım olarak iyi durumdalar.Fenerbahçe de eksik olarak Selçuk,Özer ve Güiza yok yani pek te ciddi bir eksiklik yok.Ama Alex'in durumu maç saatinde belli olucakmış.Maç öncesi kadrolarda Fenerbahçe de hem Stoch hem de Dia oynayacak gibi gözüküyor.Yani bu da demekki kanatlardan çok yüklenicek Kanarya.Ama defansif açıda bu konuda sıkıntı yaşayabilirler.Orta sahada mücadeleci Mehmet Topuz ve Emre'nin olması bir avantaj bence.Kişi olarak orda çok oynasa bile Galatasaray'ın değil Fenerbahçe'nin orta sahada üstünlüğü elinde bulunduracağını düşünüyorum.Defansif açıdan bakıcak olursak Lugano ve Yobo hava hakimiyeti sağlıyacaktır ama hızlı oyuncular karşısında sıkıntı yaşıyabilirler.Beklerden de ileriye çıkışlarla etkili hücumlar izleyebiliriz.Fenerbahçe açısından en önemli oyuncu tabikide Niang olucaktır.Son haftaların formda golcüsü Niang hem güçlü fiziği hem de hızıyla Galatasaray karşısında önemli bir koz olucak tabiki.Niang'ın bu maçta gol bulacağını söylersek pek te yanılmayız.Bu yüzden Niang bugunkü maçta Fenerbahçe'nin en önemli kızu olur.Ama tekrar belirtmek gerekirse Fenerbahçe'nin bu kadar hücumcuyla çıkması dezavantaja yol açaiblir.Aykut Hoca'nın taktiğini merakla bekliyorum gerçekten.

Sonuç olarak bakıcak olursak bir Beşiktaş'lı olarak bu maçı pek bir heycanla beklemiyorum ama milyonlarca insan büyük bir heycanla saat 7'deki maçı bekliyor.Favori Fenerbahçe de olsa bu tip maçlarda neler olacağı hiç belli olmaz.Kadıköy'deki atmosferde bu derbi Fenerbahçe'nin çıkışını devam ettirip zirveye bir adım yaklaştığı Galatasaray'ın sa iyice geride kalacağı bir maç olabilir ya da tam tersine Galatasaray'ın yeni teknik direktörüyle çıkışa geçtiği ve bembeyazbir sayfa açtığı maç olabilir.Yazımı bitirmeden önce ufak bir şey paylaşmak istiyorum.İddaa konusunda futbol bilgisinin yanında şansı da çok yüksektir babamın.Ben saatlerce uğraşıp kupon yapıp yaparken o beş dakika da kupon yapıp çok seferde tutturmuştur.Bu tip maçların sonucunu da genelde doğru bilir.Bu maça da tereddüt etmeden direk Galatasaray oynadı.Ben dahil bir çok kişi çok şaşırdık ama bakalım neler olucak gerçekten bu maçı sırf bu açıdan çok merak ediyorum diyebilirim.

22 Ekim 2010 Cuma

Rooney Ters Köşeye Yatırdı



Geçen gün yazdığım yazıda Wayne Rooney'nin Manchester United'tan ayrılcağını yazmıştım.Son dönemde çıkan bütün haberlerde bunu gösteriyordu.Ancak bugün çıkan bir habere çok şaşırdım çünkü Rooney kulübüyle olan sözleşmesini 5 yıl uzattı.

Son dönemde Rooney'in ipleri kopardığına dair haberler çıktı hatta Rooney'den de Manchester'a olan inancımı kaybettim tarzı açıklamalar geldi.Bunun üzerine Manchester taraftarlarından Ronney'e tepkiler geldi hatta son Bursaspor maçında da Rooney aleyhine pankartlar bile açıldı.Bende gideceği takımları filan değerlendirdim çıkan haberler doğrultusunda ama bugün itibariyle Rooney sözleşmesini uzatarak herkesi ters köşeye yatırdı.Neden böyle oldu gerçekten anlamak zor.Rooney beni ikna ettiler demiş ama madem bu kadar kolay ikna olcaktı neden bu kadar çok haber çıktı böyle açıklamalar yaptı?Fazla para için yapılmış basit bir oyun gibi de duruyor.Ferguson da bunun sonucunda artık herkesin Rooney'e destek olması gerektiğini söyledi.Rooney'in kalıp tekrar futbola konsantre olmasıyla Manchester son dönemdeki kötü sonuçlara son verebilir.Gelecek sene için de daha iddalı bir kadro da kurulabilir.

Sonuç olarak Wayne Rooney kulübünde kaldı eminimki Kırmızı Şeytanlar'ın taraftarları bu habere çok sevinmiştir ama son dönemde çıkan haberler doğrultusunda herkesin çok şaşırdığını söylemek hiç te yanlış olmaz.

Aslantepe Artık Bitiyor

Galatasaray'ın yapımı yılan hikayesine dönen ve ara ara kesilen Aslantepe Türk Telekom Arena Stadı artık bitmek üzere.Son olarak stadın çimleri de tamamen hazırlandı ve zemine yayıldı.Stattan son fotoğraflar da yayınlandı.Gerçekten çok güzel olmuş açıkçası.Premier Lig'den görmeye alıştığımız statlar gibi olmuş çok ta güzel olmuş.Oynanıcak ilk maçı gerçekten çok merak ediyorum.İşte stadın yayınlanan fotoğraflarından bazıları.


Porto Maçı İzlenimleri

Dün akşamki Beşiktaş-Porto maçı için bilet aldım Pazartesi günü.Açıkçası şu ara maça gitmeyi çok istiyordum benim için çok güzel oldu bu maç saat olarak ta uygundu ve ayrıca İnönü yıkılmadan mümkün olduğunca çok maça gitmek istiyordum.Her neyse biletimi aldım ve maç saatini beklemeye başladım.

Kaldığım yurt Beşiktaş'ta olduğu için maç öncesi çarşıdaki atmosferi görme fırsatım da oldu.Her yerde siyah beyaz renkleri görmek benim çok hoşuma gitti.Restaurantlarda,cafelerde,yollarda her yaştan Beşiktaş formalı taraftarlar görünce benimde Beşiktaşlılık damarım kabardı ne yalan söyliyim bende formamı giydim dışarıya çıktım.Lakerstr'dan tanıdığım Faruk Çolak'la buluştuk maç öncesi ve Kazan'ın önünde toplanmış olan diğer Beşiktaş taraftarları arasına karıştık.Herkes ayrı bir telden çalıyordu orda yani bir tarafta başka bir tezahurat bir tarafta başka bir tezahurat var.Kim nereye istiyorsa oraya katılıyor.Bir ara grup toplanıp meşaleleri yaktıktan sonra"Gücüne güç katmaya geldik"söylendi ve yavaş yavaş herkes stada doğru yürümeye başladı.

Stada gittik 8kişilik bir grup olarak ama girişimiz çok kolay oldu hemen Yeni Açık üst tarafa doğru yerleştik ve maç saatini beklemeye başladık.Maç öncesi bir şov konuşuluyordu görülmemiş bir şov filan deniyordu merak ettim baya ama beklentilerimin altında kaldı.Balonlarla bir şey oldu güzeldi ama konuşulduğu kadar büyük bir gösteri göremedik.Alen'in de biten cezası sonrası çektirdiği üçlü sonrası artık herkes maça hazırdı.Ben maç öncesi tribünleri seyrettim.Eto'o için açılan pankart çok hoşuma gitti.Beşiktaş seyircisi zaten her zaman bu tip olaylar karşısında tepkisini göstermiştir.Burda da gösterdi ve daha önce yaptığı gibi yine ırkçılığın karşısında olup Eto'o'nun yanında oldu Çarşı.Ayrıca korkmayın sadece 132 desibel pankartıda Porto'ya bir mesaj niteliğindeydi sanki.Gerçekten İnönü'de olmak büyük bir zevk.Konuşmalara kulak misafiri oldum.Genel görüş 1 puan yeterliydi.Yedek kulübesini göremedik ama internetten bakınca 4 tane yedeğimiz olduğunu öğrendik.Sakatlıklar gerçekten şu ara çok başımızı ağrıtıyor.İnşallah herkes sağ salim döner bir an önce.

Maçın başlamasıyla birlikte kontrollü bir Beşiktaş ve Porto izlemeye başladık.Taraftar da başladı desteğine tekrar "gücüne güç katmaya geldik"le.Beşiktaş'ta eldeki forvetlerin hepsi sahadaydı.Nihat'ın kaçırdığı pozisyonla heycanlandık tam yavaş yavaş kontrolü ele almaya başladığımız sırada da Hakan'ın her zaman yaptığı büyük hatasıyla geriye düştük.Gerçekten Beşiktaş için kornerler büyük dezavantaj Hakan kaledeyken.Yan topları çok zayıf ve her seferinde bir tehlike oluyor.Kornerler penaltı gibi desek pek te abartmış olmayız zaten statta da herkes bunu dedi dün gece benim duyguğum kadarıyla.Burda Hakan ve Nihat'a ayrı bir paragraf açmak istiyorum.Çünkü bu 2 oyuncu da son zamanlarda çok formsuz ve yarardan çok zarar veriyorlar takıma.Hakan son zamanlarda çok fazla hatalı gol yiyor ve morali son derece bozuk Schuster ona rağmen Hakan'da ısrar etti ama muhtemelen bu maçtan sonra Hakan formayı Cenk'e bırakacaktır.Nihat'a gelirsek geçen seneden beri hayalkırıklığı yaratıyor.Taraftar Beşiktaş'ın çocuğu diyerek arkasında durdu ama vasatı geçtiği maçın sayısı bir elin parmaklarını geçmez.Çıplak gözle izleyince bazı şeylerin farkına daha çok varıyorsunuz.Mesela kanattan Hilbert hücum yaptığında Nihat boşa kaçarak pas istiyceğine savunmanın arasına karşıyor ortaya doğru geçip.Doğru pozisyonu alamıyor,boşlukları göremiyor.Gerçekten dünkü performansı yine çok kötüydü Nihat'ın.

1.golden sonra topla daha çok oynamaya başladık bu arada sağdan gelen bir ortayla 2.golü yedik ama hakem vermedi.Biz ne olduğunu tam anlıyamadık faul var sandık ama daha sonra yurda gidince ofsayttan dolayı verilmediğini anladık ki yanlış bir kararmış.Topla daha çok oynadık ama yapılan ortalar isabetli olmadı.Tam ilk yarı böyle bitiyor derken Bobo'ya atılan bir ara topla karşı karşıya kaldı ancak Maicon arkadan müdaheleyle faul yaptı ve direk kırmızı kartla oyun dışı kaldı.Ardından kullandığımız serbest vuruşta Tabata'nın şutunu çok güzel kurtardı köseden Helton ve ilk yarı 1-0 bitti.


2.yarının başlamasıyla havada soğuöaya hafif hafif yağmura dönmeye başladı bu arada sahada da daha etkili bir Beşiktaş izledik.Sağdan Hilbert'in bindirmeleri vardı.Ancak Alman oyuncunun ortaları bir türlü istenilen gibi olmadı.Orta sahada kontrol bizdeydi topla daha çok oynuyorduk ancak hücum hattında bir türlü etkili olamıyorduk derken ani bir atak sonrası Zapo'nun çok büyük hatasından Hulk golü attı ve işimiz iyice zora soktu.Golden sonra tribünlerdeki destekte düşmeye başladı ve herkes endişeyle maçı izlemeye başladı.Sağdan Hilber soldan Üzülmez'in yaptığı ortalar hep rakibe gitti.Orta sahada Ernst hariç ileriye düzgün bir şekilde istikrarlı oynayabilen bir oyuncumuz yoktu bu maç.Onun attığı toplarada başta Nihat olmak üzere diğer futbolcularımız bir türlü hareketlenemedi bu düşünceyi farkedemediler.İleride Bobo dışında yaratıcı bir forvetimiz yoktu.Nobre de orta saha gibi oynadı.Ama ezbere oynadı aldığı her topu bakmadan kanatlara verdi.Daha sonra da Hulk kendi bireysel becerisiyle fiziğini birleştirip umutlarımız komple bitiren golü attı.Bu golden sonra taraftar olarak Hulk'u alkışladık o da bize alkışla cevap verdi.Bundan sonra taraftar Hakan'a tepki göstermeye top ayağına geldikçe yuhalamaya başladı.O da pek tutmadı topu ayağında.Nihat'a gelince de sesler yükseldi stattan.Maçın son dakikalarında Fernando da 2.sarıdan atıldı Porto'da.Ben stattayken farkedemedim ilk başta kırmızıyı oyuncu çıkarken anladım durumu.Maç biterkende Bobo bitiriciliğini konuşturup şeref golümüzü attı daha sonra da maçın bitiş düdüğü geldi.



Maçın bitiş düdüğüyle birlikte Hakan'a protestolar başladı o da koşarak tünelden içeriye kaçtı.Daha sonra diğer oyuncularımız tribünlere çağrıldı alkışlarla uğurlandı.Porto takımı da alkışlandı maçtan sonra.Hulk'a özel tezahurat yapıldı o da alkışla karşılık verdi.Daha sonra "Quaresma"tezahuratları yapıldı Porto'lu oyuncular geçerken.Hulk'ta gitmeden önce tıpkı Quaresma'nın daha önce Porto'da oynarken yaptığı gibi tribünlere formasını attı.En azından bu günü Hulk'la kapattık sanki.Bir kaç sene sonra Beşiktaş'a gelirse şaşırmam artık.İşin şakası bir yana gerçekten çok etkili bir forvet Hulk ve muhtemelen bu sene sonunda yüksek bir ücretle bir Avrupa devine gidecek.

Sonuç olarak bu güzel gece mağlubiyetle kötü bitti ama gerçekten İnönü Stadı'nda maç izleme zevkini herkese tavsiye ediyorum.Çok büyük keyif aldım tabi kazansak başka ama yine de çok güzeldi.Daha sonra hızını arttıran yağmur altında herkes evlerine dağıldı ve bu maçı da geride bıraktık...

20 Ekim 2010 Çarşamba

Rooney Gidiyor

Bundan önceki bir yazımda Premier Lig ekiplerinden Manchester United'ta durumların karışık olduğunu belirtmiştim.Ancak kriz dahada büyüdü ve takımın yıldızı Wayne Rooney Alex Ferguson'la yaşadığı sorunlar nedeniyle takımdan ayrılma kararını kesin olarak aldı.Olayı Ferguson doğruladı ve Rooney'le sözleşme yenilenmeyeceğini söyledi.

Peki bu olay neler değiştirir?Rooney nereye gider?Bu soruların cevaplarını inceleyecek olursak bir kere Manchester United açısından sportif olarak bir darbe olur ama kulüp ekonomisi toparlanır ve borçlar kapatılır.Ancak takım zaten istediği gibi başlayaadı sezona ve şampiyonluk yarışında geride kalmaları şu an için ciddi bir olasılık halindeyken Rooney'nin gidişi bu ihtimalli dahada güçlendirir.Ama tam tersine takım ruhunu ateşleyip bu dezavantajı ortadan da kaldırabilir.Mali açıdan zaten borçları yüksek olan United'ın bu satıştan gelicek olan gelirle tıpkı Cristiano Ronaldo satışında olduğu gibi ekonomik olarak rahatlaması demek.Rooney için konuşulan rakam 65 milyon euro civarı ki bu da United için yeterde artar cinsten bir para tabiki.

Rooney için devrede olan kulüpler ise şu an için olan haberlere göre Manchester City,Chelsea ve Real Madrid.Wayne Rooney'nin eski takım arkadaşı Tevez'in yanına gitmek istediği konuşuluyor.Para yarışına girerlerse tabiki City'e gider ama Real Madrid'in de Cristiano Ronaldo'dan sonra Rooney'i de kadrosuna katmak istediği çok konuşuldu bu yüzden ben Madrid'in en ciddi aday olduğunu düşünüyorum burda.Sonuçta Moourinho'nun gelişiyle tüm kupalara ciddi bir idda koydu Real Madrid ve Rooney'i de hep istediklerini biliyoruz.O yüzden yarışın içinde onlar da olacaktır.Manchester City zaten dünden hazır böyle tip futbolculara teklif yapmaya.Para konusunda bir sıkıntıları olmadıkları için bu yarışta eğer Rooney City'i gitmeyi düşünüyorsa oraya gider rahatça ve istediği parayı hatta daha bile fazlasını alarak.Burda bir diğer rakip te Premier Lig'in en iyi takımı diyebileceğimiz Chelsea.Onlarda Rooney'le ciddi biçimde ilgileniyorlarmış.Eğer ki alırlarsa müthiş bir forvet hattına sahip olucaklar ve büyük ihtimalde Premier Lig'e ambargo koyucaklar şampiyonluğa.Ama ben Rooney'in oraya gideceğini düşünmüyorum pek.Çünkü Chelsea'de de yedek kalması olası bir ihtimal gözüküyor.En azından City veya Madrid'e göre.O yüzden Chelsea bu yarışta geride kalabilir.

Sonuç olarak Rooney'nin gidişi Ada'daki dengeleri değiştireceği gibi gideceği takıma göre başka liglerde de durumu değiştirebilir.Ama bana göre bu yarışta favori Real Madrid sonra City sonra da Chelsea.Bakalım bu yüksek miktarda paranın ödeneceği transferi kim gerçekleştirecek.

Korkutucu Blok

Washington Wizards'ın atletik pivotu Javale Mcgee hazırlık maçında Bucks'ın guardı Chris Douglas Roberts'a bugüne kadar gördüğüm en dehşet bloklardan bilini koydu.Resmen topu tokatladı daha doğrusu yere smaç basmış McGee.Roberts bir daha kolay kolay oraya giremez heralde kabusu McGee oradayken.

19 Ekim 2010 Salı

Türk Malı'ndaki Kavga

Türk Malı ilk çıktığında izlemiştim.Başlarda komikti ama sonra kendini tekrar etmeye başladı.Son dönemde Melek Baykal ve Özkan Uğur'un katılımıyla yeniden hareketlenmeye başlamıştı dizi.Ancak bu seferde bugün okuduğum habere göre dizinin 2 başrol oyuncusu arasındaki kavga yüzünden çekimler iptal olmuş.

Evet Şafak Sezer'le Binnur Kaya yani Erman'la Abiye kavga etmiş ve Şafak Sezer "Defol git!" diyerek setten kovuş Binnur Kaya'yı o da göz yaşlarına hakim olamıyarak setten ayrılmış.

Açıkçası üzüldüm.Sonuçta fanatiği olmasamda izlediğim bir diziydi ve bu kavgaya rağmen devam etse de bana eski tadı veriycek çünkü oyuncuların arasındaki soğukluğu öğrenmiş olduk artık.Ayrıca Binnur Kaya adına da üzüldüm çünkü Şafak Sezer'in yaptığı ayıp gibi duruyor.Tabi detaylı bir bilgi okuyamadım ama okuduğum kadarıyla yapıyorum bu durumu.Hem bu Şafak Sezer'in ilk olayı da değil daha önce de Hababam Sınıfı ve Maskeli Beşler'den rol arkadaşı Peker Açıkalın'la da tartışmaları olmuştu.

Binnur Kaya'yı şu güne kadar her hangi bir kötü olayla anmadık,ayrıca kişilik açısından da düzgün iyi birine benziyor ve muhtemelen bunda da Şafak Sezer'in bir sert çıkışı olmuş olabilir.Sonuç olarak bu soğukluğun olması diziye direk yansıycak.İnşallah kendi aralarında gerçekten tatlıya bağlarlar ama bu olayın halka yansıması kötü oldu çünkü dizide karı kocayı canlandırıyor bu ikili ve böyle bir soğukluğun olması hem rol yapmalarını zorlaştırır hem diğer oyuncuları da etkiler hem de gerçekçiliği azaltır.O yüzden düzgün bir şekilde hallolması herkes açısından iyi olur bu sorunun.



Yolculukta Uyumak?

Yolculukta uyumak..Evet gerçekten çok ilgimi çeken merak ettiğim bir durum bu.Yanlış anlamayın daha önce uyumadığımdan filan değil.Yani uyumakta zorlanırım anca çok yorgunsam uyurum ama konu bu değil sonuçta.Yolculuk yaparken uyuyanlara hep özenmişimdir açıkçası.

İstanbul'a geldiğimden beri okulumun yeri dolayısıyla kullanmadığım taşıma aracı kalmadı ve bu kadar yolculuk yaparken ilginç şeylere raslamamam mümkün değil gibi bişey.Ama benim dikkatimi en çok metrobüste veya metroda vs uyayanlar çekti.Yani bu insanlar uyuyolar tamam eyvallah ama incekleri durakları nerde olduklarını filan nasıl biliyorlar hiç anlamıyorum.Mesela ben metrobüse ilk duraktan binerken uyumaya başlıyor insanlar ben son duraklara yakın iniyorum hala uyuyorlar.Acaba indikleri durakları filan kaçırıyolarmı çok merak ediyorum.İnsan ne zaman kalkıcağını bilemez sonuçta.Arada durak ismi anonsunu duyupta uyanıyorlarsa da helal olsun ben uyumadığım halde duyamıyorum bazen onu.

Uyumuyorlar gözlerini dinlendiriyorlar desem hiç te öyle olanlar yok yani bildiğin derin uykudaymış gibi duruyorlar.Yer vermemek için rol yapıyorlar desem yani hakkaten büyük alkış hak ediyorlar.

Son dönemde buna takmış durumdayım niye yapıyorum bilmiyorum ama acaip dikkat ediyorum ama hala mantıklı bir cevap bulamadım.Gerçekten kafamı kurcalayan bir sorun oldu bu.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Iverson Kesinleşiyor

Daha önceki bir yazımda Allen Iverson'un Beşiktaş'a gelme ihtimalinden bahsetmiştim son gelen haberlerde işin bittiği yönünde.

Gelişen olaylardan kısaca bir bahsedicek olursak Beşiktaş'ın teklif sunduğu Iverson'a Çin'den daha yüksek bir teklif gelmişti.Ancak Iverson bu teklife soğuk baktı ve Beşiktaş avantajlı konuma geçti.Daha sonraki görüşmelerde anlaşma aşamasına gelindi ancak AI'la ceza kısmında anlaşmazlığa düştü Beşiktaş yönetimi.Ancak %98 oranında anlaşılmıştı buna rağmen ve Iverson düşünmek için süre istedi Beşiktaş'ın sunduğu son tekliften sonra ve son gelen haberlerde Iverson'un teklifi kabul ettiği bu hafta içinde Beşiktaş'la resmi sözleşmeye imza atıcağı yönünde.

Tabiki şu ana kadar bile Beşiktaş'ın ismi nba.com'dan realgm'e espn'e kadar birçok yerde duyuldu.Bu da kulüp için müthiş bir reklam demek.Beşiktaş Nba tarihinin en önemli skorerlerinden birini kadrosuna katmak üzere ve Türkiye'ye gelmiş en kariyerli oyuncu olucak AI.Beşiktaş AI'ın gelişiyle muhtemelen çift guardla oynayacak Chatman-Iverson ikilisiyle yüksek tempo bir basketbol tercih edicekler.Ligin en merak edilen takımı olucaklar ve oyunları kağıt üzerinde bakarsak göze çok hoş gelicek.Bakalım AI gelince mutlu olup basketbola konsantre olucak mı yoksa düzeni bozup sorun yaratıp gidicek mi?Ama muhtemelen aşağıdaki pozu Akatlar'ın ortasında görücez ve arkasından bir üçlüyle Beşiktaş tribünlerini coşturucak Iverson.



17 Ekim 2010 Pazar

Koca Kafalar

Nba Tv reklamları hep ilgimi çekmiştir.Yaratıcılıkta baya yüksektir bu reklamlarda.Baya ilgi çeken güzel reklamlar bence.Güzel,değişik,yaratıcı reklamlar var genelde ve sevmediği bir reklam yok gibi Nba Tv de ama şu son reklam çok hoşuma gitti.Yani çok yaratıcı ve gülümseten bir reklam olmuş.Bende paylaşmak istedim bu reklamı.

16 Ekim 2010 Cumartesi

R.I.P Fifa 11

Ea Sports'un yaptığı oyunlarda hep komik hatalar bulunur ama bu seferki çok komik ve vahim olmuş.Yani 11 futbol için önemli bir sayı ve Fifa 11 için uzun bir hazırlık dönemi yapıldığını biliyoruz.Pes 11 mesela 1.5 senelik bir çalışmanın ürünü.Ama onca uğraştan sonra çıkan oyun ve oyundaki de hata gerçekten çok komik ve Ea Sports adına çok vahim bir hata.

İnönü Stadı'na Veda



Beşiktaş İnönü Stadı...Yeri belki de Dünya'daki en güzel statlardan birisi.Tarihi yapıların arasında denizin hemen yanında şehrin ortasında...Gerçekten hayran kalmamak elde değil tarafsız olarak bakarsak.Birçok rekora imza atılmış,bir çok tarihe zaferlere mutluluklara hüzünlere tanıklık edilmiş bir stat olan Beşiktaş İnönü Stadı gerekli izinlerin alınması sonucu yıkılıcağı ve yerine daha modern bir stat yapılcağı artık kesinleşti.

İnönü Stadı'nın yıkılacağı haberini duyduğumda bir Beşiktaşlı olarak gerçekten karışık duygular hissettim.Öncelikle İnönü Stadı'nın yıkılması bir burukluk yarattı.Sonuçta kendimi bildim bileli İnönü'nin atmosferinde oynuyor Beşiktaş maçlarını.O kadar alıştıkki yani eminim her Beşiktaş taraftarı da benimle aynı düşünceyi paylaşıyordur.Yenisi güzeldir herşeyin ama eskisinin olmayacağını bilmek insanda burukluk yaratır.İnönü Stadı'da Beşiktaş'ın tarihinde çok çok önemli bir yer tutar.İnşa edildiğinden beri ufak oynamalar hariç benliğini korumuş olan bu stada veda etmek bizler için zor olacak tabiki.

Ama işin diğer tarafından bakıcak olursak 42bin kişilik yeni modern bir stat tabiki çok büyük avantaj olucaktır.Ayrıca aynı yerde yapılacak olması da taraftarlar için bir avantaj daha.Yeni stadın kapasitesinin fazla olmasıyla birlikte zaten yeterince korkutucu olan Beşiktaş deplasmanı daha da zor bir deplasman olacaktır diğer takımlar için.Ayrıca ülkemiz için bakacak olursak ta tabiki yeni ve modern statların yapılması organizasyonların ülkemizde yapılma şansını arttıracaktır.Ayrıca futbolseverlere de daha rahat maç izleme olanağı sunacak bu yeni stat.

Sonuç olarak eminimki birçok Beşiktaş taraftarı da bu duyguları paylaşıyordur benimle.Bu sene boyunca zaten Beşiktaş'ta kalmam nedeniyle de bol bol maça gidip İnönü Stadı'na veda etmek istiyorum.Yeni stadı da gerçekten herkes gibi bende çok merak ediyorum.

Nuri Şahin'den Sevgilerle

Bundesliga'da 8.hafta karşılaşmasında Nuri Şahin'in takımı Borussia Dortmund Köln'le karşı karşıya geldi.Maçın 83.dakikasında Köln'e beraberliği getiren Podolski Nuri Şahin'e Milli Takımımızın Almanya'ya 3-0 yenildiği maçla ilgili el kol işaretleri yapıp Milli futbolcumuza sataştı.Podolski'nin bu küstahca hareketleri Milli futbolcumuzun konsantrasyonunu bozmak bir yana onu daha da hırslandırdı ve Nuri 90+2. dakikada attığı golle takımına galibiyeti getirdi.Ayrıca gol sevincini de Podolski'yle paylaşarak(!) intikamını da almış oldu.Helal olsun Nuri Şahin'e.Kendisini nerdeyse stoper oynatan Hiddink'e de tekrardan selamlar yolladı resmen.İnşallah doğru yerde kullanılır Milli Takım da.Her neyse bu konuya girersek çıkamayız aşağda Nuri'nin golü ve yaşananları izleyebilirsiniz.

Arenas'tan İlginç Teknik

Washington Wizards'ın All-Star guardı sansasyonel adam Gilbert Arenas yine meydanda.Daha önce verdiği milyon dolarlık parti,attığı son saniye üçlükleri,silah olayı gibi bir çok saha dışı olayla da gündeme geldi Arenas ama bu seferki daha ilginç daha masumane bence.Lafı uzatmadan olayı anlatıyım Arenas Washington'un Atlanta ile oynadığı hazırlık maçında sakat olduğu için oynamamıştı ancak durum hiçte öyle değilmiş...

Arenas maçtan sonra yaptığı açıklamada aslında sakat olmadığını Wizards'ın genç guardı Nick Young'un daha çok süre alması için sakatlık numarası yaptığını söyledi.Tabi Wizards yönetimi de Arenas'a direk cezayı verdi doğal olarak.Arenas'ta bunun üzerine medyaya sitemkar bir şekilde başladığı açıklamasını kendi boşboğazlılığına kızarak bitirdi.

Gerçekten daha önce görmemdiğim bir davranış bu.Yani Areanas iyi niyetli bir harekette bulunmuş bence ama burdaki hatası bunu medyayla paylaşmak olmuş.Bu iş gizli kalsaydı herkes için daha güzel olurdu.Arenas kendi dilinin kurbanı olmuş besbelli zaten o da farkında hatasının.Sonuçta süre alamadığı için üzülen Nick Young'a moral vermek için yapmış bunu ve tabiki bu Arenas adına olumlu bir gelişme birazcık liderlik yapmaya başlaması lazım takımına.Tabi işin içinde Arenas varken bunun yaşanacak son ilginç olay olduğunu söylemek biraz hayalcilik olur.Sakatlıklar ceza filan derken 2 senedir doğru dürüst izleyemedik Areanas'ı ve bu sene John Wall'la birlikte nasıl bir performans sergileyecekler çok merak ediyorum

10 Ekim 2010 Pazar

Mesut Özil Sorunsalı



Almanya doğumlu Türk asıllı Mesut Özil...Türk futbol gündeminin belki de en çok konuşulan tartışılan adamı.Milli Takım tercihi uzun süre konuşuldu daha sonra Dünya Kupası'ndaki başarılı futbolu ve bunun da etkisiyle dünyanın en büyük kulüplerinden Real Madrid'e transferi Mesut'u hep gündemimizde tuttu.Ve şu son günlerde Almanya maçının öncesiyle sonrasıyla yine en çok konuşulan adam Mesut Özil oldu.

Mesut'un milli takımda Türkiye'yi değil de Almanya'yı seçmesi çok konuşuldu çok tartışıldı çok eleştirildi takdir edildi.Mesut'a vatan haini bile denildi.Bu yazımda da bu çok tartışılan konuya değinmek istedim.Kendi açımdan bakarsak olaya ben kesinlikle Mesut'a destek veriyorum ve başarılı olmasını canı gönülden istiyorum.Mesut'un kararlarını da doğru buluyorum.Şöyle bakarsak Mesut Almanya'dad doğup büyümüş futbola orda başlamış bir oyuncu ve biz yetenekleri duyulup ün yapana kadar Mesut'a sahip çıkmadık.Almanya'da ise hep el üstünde tutuldu.Karar anı geldiğinde de Mesut bence doğru kararı verip Almanya'yı seçti.Sonuçta insan kendisini işi düşene kadar aramayan sormayan birini değil hep yanında olanı seçer ya bu da o hesap.Sonuç olarak Mesut Almanya'yı seçince çok eleştirildi çünkü hem Mesut gibi bir yıldızı kaçırmanın hayal kırıklığı vardı hem de olaya duygusal açıdan bakıp daha doğrusu iyice abartıp ülkeyi sattı,vatan haini vs diyenler bile oldu ki bu hiç hoş değil.Mesut bir profesyonel gibi davrandı ve doğruyu yaptı.

Daha sonra Dünya Kupası'nda herkes Mesut etkisiyle Almanya'yı desteklemeye başladı.Mesut'un başarılı futbolunu takdir etti herkes.Mesut ta bu başarılı futbolunu turnuva boyunca devam ettirince dünya devleri peşine düştü.Ve Real Madrid'e gitti genç yıldız.Bu da çok konuşuldu "Helal olsun çocuğa.."muhabbetleri fazlaydı.Mesut ta basın toplantısında burada forma giyen ilk Türk olmak gurur verici tarzında konuşunca bi bakıma herkesi gönlünü aldı.Emeklerinin,çalışmalarının ve yeteneklerinin karşılığını aldı gurbetçi yıldız.Mesut'un başarılı performansı burda da devam etti ve hak ettiği takdiri,alkışları aldı başarılı futbolcu.Herkes başarılı olmasını istiyordu Mesut'un ve o da beklentilere cevap verdi ve şu ana kadar bunları yanıltmadıi.İnşallah ta yanıltmaz.

Ve son olarak grupta Almanya'yla yapacağımız maç öncesi yine tartışmalar alevlendi ve yine eleştiri okları döndü Mesut'a.Hep o konuşuldu hep o tartışıldı.Yine vatan haini sesleri arttı.O Dünya Kupası'nda desteklenen Mesut gitti yine Almanya'yı tercih eden Mesut geldi kısacası.Her yerde onla ilgili haberler vardı.Maç başladıktan sonra da stattaki taraftarlarımız Mesut ayağına genelde topu aldığında ıslıkla protesto edip yuhladılar.Gerçekten üzüldüm yani bu durum karşısında.Ama Mesut profesyonelliğini bozmadı başarılı bir futbol oynadı ve golünü attı.Attı ama attığı gole sevinmedi sadece tebrikleri kabul etti.Takdir edilicek bir hareketti bu Mesut'un yaptığı.Onun tercihleri ne olursa olsun(ki bence sonuna kadar doğru)bir Türk olduğunu hatırlattı unutanlara.Mesut gol attığında açıkçası onun adına sevindim.Maç zaten kaybediceğimiz ortadaydı çok kötü oynuyorduk gerideydik ve maç Almanya'nın kontrolündeydi.Dediğim gibi golü yemenin bir burukluğu oldu tabiki ama Mesut'un gol atmasına sevindim ve onun sevinmemesine de o statta ve eminimki ekranları başında bir çok kişi de Mesut'u acımasızca eleştirmiştir işte onlara yaptıklarının çok yanlış olduğunu göstermesi adına çok sevindim.Çok güzel bir davranışta bulundu Mesut tebrik etmemek mümkün değil.

Ve yazının sonuna gelirsek Mesut'un verdiği kararı doğru buluyorum ben ve başarılı olmasını canı gönülden istiyorum.O da zaten Türk olduğunu vurguluyor her fırsatta.Umarım onu acımasızca eleştirenler şu maçtaki davranışından sonra duygusal değil mantıklıca düşünüp ona hak verirler ve onun vatanını satmadığını ve bir Türk olduğunu asla inkar etmediğini anlarlar.Helal olsun Mesut yolun açık olsun...

8 Ekim 2010 Cuma

Yurdum İnsanından Pratik Çözümler-2


Gayet faydalı bir çözüm olmuş bu.Sigara içerek zaten havaya zarar veren bu kişi bu güzel çözümle en azından yerleri izmaritle kirletmemiş oluyordur.Faydalı bir çözüm olabilir bu yani çevre kirlenmesin diye kullanılabilir.

Rihanna ve Saçları


Ünlü R&B şarkıcısı Rihanna müzikte başarılı biri ama Rihanna müziğiyle olduğu kadar saç stilleriyle de gündeme geliyor.Saçları uzun zamandır düzgün bir modelde değil Rihanna'nın.Hemen hemen her klibinde onu değişik saç tipiyle görmek mümkün.Kendi adıma Rihanna'yı sevmem açıkçası ve bunda değişik saç stillerinin ciddi bir etkisi var.Ama kendisi bu tip değişik saç stillerini seviyormuş.

Son olarak saçlarını kırmızıya boyatmış Rihanna yukarıda koyduğum fotoğrafta görüldüğü gibi.Diğer saç stillerine göre kısmen daha normal olmuş diyebilirim.Ama yine de ilginç tabiki.Kendisi “Bağırıyor, özgür kılıyor ve itiraf etmeliyim ki, çok dikkat çekiyor, olumlu ya da olumsuz. İnsanlar tarafından daha çok fark ediliyorum – gerçi daha önce kimseye görünmeden kaçmam daha kolaydı. Neden bilmiyorum ama seviyorum işte. Böyle gülünç renkte bir saç rengi hem kendini gösteriyor, hem cesur hem de eğlenceli.” demiş bu konuyla ilgili ki bence de doğru demiş.Gerçekten ilgi toplama konusunda,saçın kendini gösterme konusunda gayet başarılı Rihanna.Şimdilik kırmızı saçlı Rihanna'yı önümüzdeki günlerde yine bambaşka saç stilleriyle görüp izleyeceğiz tabiki.Sonuçta kendisi de bu konuda istekli..

Premier Lig'de Durumlar Karışık

Geçen yazılarımdan birinde Manchester City'nin borcundan bahsetmiştim ama diğer Manchester klübü Manchester United ta bu yılki zararını açıkladı.Ünlü İngiliz kulübünün zararı tam 80 milyon sterlin kadar olduğu açıklandı...

Kırmızı şeytanlar da durum karışık.Kulübün sahibi Glazer Ailesiyle kulüp taraftarlarının arası çok açık.Hatta zengin bir taraftar grubu takımı satın almak için kampaynalar düzenlediler.Tabi bu tip protestolara takımın son yıllarda kısmen daha başarısız sezonlar geçirmesi,Ronaldo'nun satışı ve tabiki ezeli rakip City'nin her transfer döneminde bombaları patlatmasına rağmen United'ın daha sessiz kalması neden oldu.

Kulüp bir borçlanma içerisinde sonuç olarak.Ciddi anlamda bir transfer yapmamalarına rağmen bu borç çok fazla.Başarı açısındanda işleri şu dönemlerde bence zor.Çünkü Premier Lig'de Chelsea'nin arkasında kalıcaklarını düşünüyorum.Sonuçta eski yıllara göre güç dengesi Chelsea'nin lehinde bozulmaya başladı.Şampiyonlar Ligi'nde de işler hiç bir zaman kolay olmaz.O yüzden başarılardan gelicek gelir bence kısıtlı.Transfer olarak ta ihtiyaçları var ama bu sürtüşme ortamında ciddi bir transfer yapıcaklarını sanmıyorum.Yani United'ta kriz henüz başlarda gibi ama bu kriz günler geçtikçe ve istenilen sonuçlar gelmezse daha da büyüyebilir.Bu yüzden United'ın şu dönemi iyi atlatması belki de çok önemli şeyleri önleyecek.Ama herşeye rağmen şu yapılan zarar çok fazla.Yani 80 milyon sterlin resmen bir servet.Gerçi ManU gibi bir kulübün gelir kaynakları kolay kolay bitmez tabiki de ama bunları düzgün kullanmaları gerekli.


Premier Lig'in bir başka devinde de durumlar daha değişik bir biçimde karışık.Liverpool'dan bahsediyorum.Lige zaten istediği gibi giremeyen Liverpool şimdi de satışında yaşanan sorunlar yüzünden kayyuma devredilme dolayısıyla da puan silinme tehlikesiyle karşı karşıya.Liverpool eğer 15Ekim'e kadar anlaşma sağlanamazsa kayyuma devredilcek ve 9 puanı silincek.Yani bu olası puan silme sonucu zaten son sıralarda bulunan Liverpool son sıraya demir atıcak ve rakipleriyle puan farkı açılacak.Zaten yıllardır Avrupa dışında kayda değer bir başarı kazanamayan Liverpool için bu ligde başarısız olmak sıraadan bir durum ama bu kadar başarısızlık ta taşları yerinden oynatabilir.O yüzden onların da tıpkı ManU gibi bu kriz dönemini dikkatli atlatmaları gerekli.Olası hatta yüksek ihtimalli bir başarısızlık sonucu takımın yıldızları Gerrard ve Torres'in son dönemde artan ayrılık söylentileri gerçekleşebilir.Sonuç olarak onların mutlaka bu satış işini tatlıya bağlayıp gerçekleştirmeleri lazım ilk hedef olarak.Yoksa ciddi bir kabusa sürüklenicekler.Bu işi hallettikten sonra da sportif başarı bu sene zor olsada gelecek seneler için güzel yatırımlar yapmaları gerekli.Eğer tabiki bir başarı istiyorlarsa...

Sonuç olarak Premier Lig'in "Dev Kırmızıları" sorunlarla uğraşıyor ve eğer daha büyük çaplı krizler yaşamak istiyorlarsa şu dönemleri mutlaka doğru hamlelerle atlatmaları gerekli.Bunu başarabilcekler mi?Gerçekten ben de merak ediyorum ama başarmak zorunda olduklarını kendileri daha iyi biliyorlar tabikide..

4 Ekim 2010 Pazartesi

"Allah Ne Verdiyse Vurdu!"

Dün Chelsea Arsenal maçı 2-0 Chelsea lehine sonuçlandı.Aslında çoğu kişi bu maçı zaten Chelsea'nin alacağını düşünüyordu ancak çoğu kişi Chelsea'nin defans oyuncusu Alex'in böyle bir gol atıcağını düşünmüyordu.Alex öyle bir gol attıki görülmeye değer.Bay Tahmin'den hatırlıycağımız Murat Arı'nın tabiriyle Allah ne verdiyse vurdu ve golü buldu Alex.Ancak Alex'i daha önceden izleyenler bu tip gollere alışıktır mutlaka.İşte Alex'in Arsenal'e attığı gol.




Bu da daha önceden Liverpool'a atmış olduğu bir gol.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Nate'e Gözdağı





Boston Celtics'in 2 tecrübeli uzunu Shaquille O'Neal ve Kevin Garnett ufak,muzip ve şakacı takım arkadaşları Nate Robinson'a kendilerine bulaşmamasını söylüyor.Tabi kendi yöntemleriyle...

Tabiki bu fotoğrafta bir şaka.Nate Robinson Shaq geldiğinden beri türlü türlü şakalarla dev pivota takılıyor.Son olarak antremanda Shaq'ın üstüden smaç vurup daha sonra Shaq'ın ayakkabılarıyla istasyon çalışması yapıp dev pivotla şakalaşan ve tüm takıma eğlenceli anlar yaşatan Nate NBA'in en renkli simalarından Shaq'ın intikamına maruz kalacaktır elbet.Acaba bakalım bu intikam nasıl olcak.Nate te bunu merak ediyormuş ve bu intikamdan korkuyormuş yaptığı açıklamaya göre.E doğrusu da bu zaten..2.16'lık dev gibi bir adam şaka yapıcaksa ve intikam peşindeyse baya bir korkmak lazım.Bu arada işte Nate'in Shaq'ın ayakkabılarıyla yaptıkları.

Dady Is Back!

How I Met Your Mother izleyen birçok kişinin favorisi ki buna bende dahilim Barney Stinson'dur.Barney müziktede çok yetenekli olduğunu aşağıdaki videoda kanıtlıyor resmen.Büyük adamsın hatta"legend wait for it ary"sin Barney..

92.5 Milyon Poundçuk(!) Zarar

Manchester City Abu Dhabi United grubunun kontrolüne geçtikten sonra transfer dönemlerinin açık ara en çok konuşulan takımı oldu.Yüksek ücretler havalarda uçuştu ve açık ara transfere en çok para harcayan takım oldular.Takımın şu son yıldaki zararı da açıklandı.Tam 92.5 milyon pound..Evet bu sadece son 1 yıldaki zarar..

He bu para tabiki petrol zenginleri Abu Dhabi grubu için herhangi bir para değil açıkçası.Yani bu para sorun olmaycaktır.Bir sonraki transfer döneminde yine parayı esirgemiyeceklerdir.Ancak burda ciddi sorunlar var.Yani şu yapılanlar ve yapılanların verdiği daha doğrusu veremediği sorunlar çok büyük..

Öncelikle işin takımsal başarı kısmından başlarsak bu kadar inanılmaz yatırımlar sonrası City hedeflenen başarıdan çooook uzak.Şampiyonluğu geçtim Şampiyonlar Ligi'ne bile gidemedi City ve Avrupa'da da hala yükseklere çıkmış değil.Premier Lig'te de şampiyonluk yarışında adı geçmiyor.Şampiyonluk iddasıyla başlayıp hayal kırıklığıyla geçen sezonu yüksek ücretli transferlerle unutturuyorlar açıkçası.Taraftar da şu an başarıdan çok transferleri görmeyi daha çok seviyor gibi.Kaldıki gelen oyuncular da gelmeden önceki performanslarının altında bir performans sergiliyorlar genelde.Kendini geliştiren oyuncu Carlos Tevez bence.Diğerleri ya aynı yerde kaldılar ya da geri gittiler.Adebayor başta olmak üzere bazı futbolcular bir türlü istenilen verimi düzenli olarak veremediler.Bu yüzden de istenilen başarılar gelmedi bir türlü.Kağıt üstünde çok sağlam olan bu kadro istenileni veremedi ve üst sıraların hemen altında kaldı.Bu da bunca yatırım sonrası açık bir başarısızlık hatta hayal kırıklığı.

Bir başka konuya gelirsek oyunculara ödenen astronomik bedeller.Premier Lig'in en yüksek ücret alan futbolcusu kim diye bir soru sorsa birçok İngiliz hatta birçok futbolsever Rooney,Drogba,Fabregas diyebilir.Ancak şunu söylemeliyim ki bu cevap yanlış.Doğru cevap Yaya Toure olcaktı.Evet evet Barcelona'nın ön liberosuyken son zamanlarda kadroya girmekte zorlanan ve satışına izin verilen Toure.City bu oyuncuyu bu kadar yüksek bir bedel vermek zorundamıydı.Tabiki de hayır ama para bol olduğu için saçıyorlar tabiri caizse.Bu da oyuncular arasında soruna yol açıyor olabilir.Tabi diğer takımlarda bundan çok şikayetçidirler çünkü piyasayı çok yükselttiler.Diğer takımlarda normal fiyatından daha pahalı olarak oyuncuları almak zorunda kaldılar.Bu yüzden de City bu açıdan da diğer takımlara zarar veriyor piyasayı allak bullak ediyor.

Son olarak tabiki bonservis bedelleri de çok astronomik rakamlar.Paranın haddi hesabı yok dediğim gibi bu yüzden de oyunculara yine değerlerinin üstünde paralar ödeniyor.Transfer görüşmeleri ne kadar sürüyordur çok merak ediyorum şahsen.Yani pazarlığın çok uzun sürdüğünü düşünmüyorum.O yüzden de yüksek bedeller havada uçuşuyor.Ama göz koyduğu futbolcuların çoğunu da alıyor City o konuda haklarını teslim edelim.Ama yine diğer takımlar bu konudan hiç hoşnut değiller.Bu konuda bir çok kişi daha önce açıklama yağmıştı.City'nin pazarlık olayını ortadan kaldrıması dar bütçeli kulüpleri zora sokuyor.Ayrıca diğer takımlarda mecburen tasarladıkları fiyatların üzerinde oyuncular alıyor.Bu yüzden de şikayetçiler.Ancak bu durum olumlu bir sonuca yol açtı bence.Bu ne derseniz genç oyunculara yönelmeye başladı takımlar bu astronomik bedeller sonrası.Dolayısıyla yeni genç yetenekler ortaya çıkıyor.

Sonuç olarak City baya bir zarar etmiş ama dert ediceklerini sanmıyorum takım sahiplerinin.Bir dahaki transfer döneminde yine çok önemli transferler olacaktır tabiki City adına.Hem oyuncu olarak hemde ekonomik olarak ses getirecek transferler...Ama beklenen başarı gelicek mi bunu göreceğiz.